18 Nisan 2016 Pazartesi

İş ve özel Hayat dengesi

  
Üzerinde kitap yazılsa bitmeyecek bir başka konudur bu denge meselesi, iş hayatımız ile özel hayatımızın dengesini kurabilmek hele. Öylesine iç içe girerki bu iki hayat bazan; içinden çıkılmaz hale gelir. Eşler kavga eder, Özel günler kaçırılır, Tatiller ertelenir... ve daha neler.
Tüm bu saydıklarım iş hayatımızın özel hayatımıza tasallutu durumunda yaşanan ve bir çoğumuzca bilindik şeylerdir. Ve bu mesele genellikle de hep bu yönüyle anlaşılır, irdelenir ve tartışılır.
Oysa bir de diğer taraftan düşünmek ve irdelemek gerek. Özel hayatımız iş hayatımızı hiç etkilemiyor mu acaba? Veya daha gerçekçi soracak olursak eğer; ne kadar etkiliyor? Konuyu biraz daha can alıcı bir soru ile netleştirerek daha da açmak istiyorum; Özel hayatımızın iş hayatımıza olan olumsuz etkilerini kabul edip, kendimizi işimize veya partonumuza karşı suçlu hissettiğimiz zamanlar oluyor mu acaba?
Mesele aslında hassas. Bazıları bunu kendine bile itiraf edemeyebilir. Ancak kabul etmeliyiz ki; hepimizin böylesi durumları olmuştur ve olacaktır da. Peki ne yapmalı? Birbiriyle derinden ilintili bu iki dünya arasında "ne şişi ne de kebabı yakmadan" makul bir dengeyi nasıl oluşturmalı?
İsterseniz önce kitabi yaklaşımları biraz irdeleyip devamında yaşamsal gerçekliklerle ayakları yere basan çözümlere nasıl ulaşabileceğimize bakalım. Kitap derki; profesyonel bir yaklaşımla işinizdeki sorunlarınızı özel hayatınıza, özel hayatınızdaki sorunları ise iş hayatınıza yansıtmamalısınız. Kimimiz bunu başardığını dahi söyleyebilir. Ancak o anki duygularımız ve ruhsal platformumuz gereği birçoğumuz için imkan dahilinde bir aksiyon değildir bu genellikle. Çünkü kitaplar ve içerisindeki kurallar özellikle duygusal bazlı dış etmenleri yok saymışlardır her daim. Tıpkı yangın talimatnamesindeki klişe kurallar sinsilesinin tek tek ve sırayla yapılması gerektiği ve bu işlemlerin sonucunda da yangının sönmesi gerektiğinin yazması gibidir yani. Paniğe kapılmış olmayı göz ardı eden bir yaklaşımdır bu tabiki. Kitapta yazan gerçek hayatla uyuşmuyor ise peki, gerçek hayatta neler yapmalı?
Bence açık yüreklilik ile durumunuzu açıklamak ilk yapmanız gereken şey olmalıdır. Böylesi bir yaklaşım işvereninize veya yöneticinize, bu özel durumunuz dolayısıyla oluşabilecek ihmallerinizden kaynaklanması muhtemel aksamaların önüne geçmeye imkan yaratır. Yöneticinizin açısından bakıldığında proaktif yönetim biçiminin önünü açmış olursunuz yani. Eğer daha yetkin bir pozisyonda iseniz görevlerinizi çalışma arkadaşlarınıza delege ederek bu zor zamanı atlatmanız kabil olabilir. Çalışma arkadaşlarınız veya yardımcılarınız işinizi sizin kadar kaliteli seviyede yapamayacak olabilirler, ancak sizin o anki ruh haliniz ile yaratacağınız hasar ve sorundan çok daha iyi bir sonuç çıkacağı kesindir.
Unutmayın! iş hayatı çok acımasızdır. Çoğu kez yapılan hatanın telafisi de mümkün değildir. Eşiniz ile işyerinden geç geldiğiniz için yaptığınız tartışmayı ertesi gün bir çiçek ve bir özür ile tamir edebilirsiniz. Ancak özel hayatınızdaki sorunlar nedeniyle kafanızın o karmaşık hali içerisinde lâyıkı ile tamamlayamadığınız iş, servis, rapor her ne ise, muhatap müşterinize zaman ve para kaybettirecektir. Bunun sizin tarafınızdaki sonucu da çok büyük ihtimal ile para ve müşteri kaybetmeniz biçiminde olacaktır.
Bu noktada en onemli gerçek ise Kaybedilen müşterinin ve kazancın bir demet çiçek ile asla geri gelmeyeceği gerçeğidir.



Timuçin Gökdemir
15 Mat 2011

Toronto, Kanada

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder