Siz başka şeyler planlıyorken başınıza gelen şeylerin
bütününe “hayat” deniyor ya hani! Bugün işte bu hayat denilen şeyin üzerine
biraz kafa yormak istiyorum.
Şimdi bu başınıza gelen şeylerin bütününe koşulsuz olarak
“kabulumdür” deyip içinize sindiremiyorsanız... işiniz zor.
Yok eğer bu şeyin içine kendi planladıklarınızdan bir
kaçını yerleştirebildiyseniz... ne ala!
O vakit keyifli bir hayatınız olduğunu söyleyebilirsiniz.
Bu, tıpkı önünüze konan bir yemeği kendi ağız tadınıza
göre tadlandırmak için tuz, karabiber, nane veya zencefil gibi baharatları
kullanmak gibidir. Öncelikle varsa kullanırsınız. Sonrasında ise katmayı
planladığınız miktar, alacağınız tadı güzelleştirir veya daha da berbat hale
getirir.
Bir nevi sizin elinizdedir yani.
Eşimin genelde salatamıza yaptığı gibi göz kararı tuz
ekerseniz hayatınıza, ve eğer göz kararı ayar tutturma işinde o kadar da
becerikli değilseniz... Sorun var demektir.
Zaten planladığınız şeyin dışında bir şey ile karşı
karşıyasınız dedik ya, hayat denilen şey yani...
Benim gibi önce eczacı olmak istemissiniz, sonra bari
asker olayım derken, kendinizi teknoloji dünyasının içinde bulmuşsunuz. Şimdi
ne üniforma var, ne de rafta müşteri bekleyen bir dolu soğuk algınlığı ilacı.
Peki kendi planladıklarımdan bir kaçını bu başıma gelen
şeye nasıl adapte edeceğim şimdi? Ya da edebilmiş miyim acaba?
Yıllar öncesiydi.. Kendi işimi kurduğumda, Bilgisayar
dünyası henüz gelişme safhasındaydı. Müşterilerim beni hep "markacı"
diye tanıdılar. Daha ucuz olmasına, hatta daha çok kâr getirmesine rağmen bu
duruşumu bozmadım ve o zamanın tabiri ile "toplama" bilgisayar işine
girmedim. Genelde marka bilgisayar sattım.
Müşterilerimin gözünde hep bu üniforma vardı üzerimde.
Ayrıca hiç bir zaman çözüme gerçek katkısı olmayan bir
cihazı sırf para kazanayım diye satmadım. Her zaman ihtiyacın gerektirdiği
doğru ürünü ihtiyaç olunan miktarda teklif ettim. Önerdiğim ürün ve hizmetler
her zaman müşterimin derdine deva oldu, baş ağrısı değil.
Tıpkı bir eczacının size tavsiye edeceği soğuk algınlığı
ilacı gibi.
Peki siz neler yapıyor, neler katıyorsunuz yaşadığınız
hayata?
Yaşadığınız hayat planladıgınız şey değilse eğer, içine
hiç değilse arzu ettiğiniz tadlardan yerleştirmeyi deneyin.
Hukuk fakültesine giremediyseniz de yasaları okuyun,
öğrenin, tatbik edin.
Üniversiteye gidip öğretmen olmayı hayal ederken,
kendinizi evli, iki çocuk sahibi bir anne olarak bulduysaniz, Öğretmenliğe
kendi çocuklarınızdan başladığınızı varsayın.
Ve unutmayın, ikinci bir fırsat her an önünüze gelebilir,
ve arzuladığınız şeye hala aynı inanç ile bakıyorsanız ulaşabilirsiniz.
80'li yıllarda kendisi IT sektöründe, eşi ise eğitim
sektöründe çalışan üstelik bir de kızları olan değerli bir arkadaşım, eşi ile
beraber otuzlu yaşlarının sonlarına doğru Hukuk fakültesi diplomalarını alıp
keplerini havaya uçurdular.
Yani diyeceğim o ki; Planladığınız şeyleri yapamadığınız
için üzülmek yerine yeni bir fırsat ile en azından ikinci bir şansınız
olacağına ilişkin inancınızı asla yitirmeyin.
Yaşadığınız şeyi daha sevilebilir hale getirmeye çalışın.
Hobilerinizi geliştirin,
Hayallerinizin üzerine gidin.
Bunları yapmazsanız tatsız ve tuzsuz bir hayat yaşamak
zorunda kalırsınız.
Böylesi bir durumun ise ne size ne de çevrenizdekilere
yarar getirmeyeceğini, aksine sorun ve şikayetleri çoğaltacağını da unutmayın.
Sanırım
"Sana hayatta başarılar!!"
temennisini anlamaya başlıyorum yavaş yavaş.
Timuçin
Gökdemir
Temmuz
- 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder