18 Nisan 2016 Pazartesi

Hayat dediğimiz şey



Siz başka şeyler planlıyorken başınıza gelen şeylerin bütününe “hayat” deniyor ya hani! Bugün işte bu hayat denilen şeyin üzerine biraz kafa yormak istiyorum.
Şimdi bu başınıza gelen şeylerin bütününe koşulsuz olarak “kabulumdür” deyip içinize sindiremiyorsanız... işiniz zor.
Yok eğer bu şeyin içine kendi planladıklarınızdan bir kaçını yerleştirebildiyseniz... ne ala!
O vakit keyifli bir hayatınız olduğunu söyleyebilirsiniz.

Bu, tıpkı önünüze konan bir yemeği kendi ağız tadınıza göre tadlandırmak için tuz, karabiber, nane veya zencefil gibi baharatları kullanmak gibidir. Öncelikle varsa kullanırsınız. Sonrasında ise katmayı planladığınız miktar, alacağınız tadı güzelleştirir veya daha da berbat hale getirir.

Bir nevi sizin elinizdedir yani.

Eşimin genelde salatamıza yaptığı gibi göz kararı tuz ekerseniz hayatınıza, ve eğer göz kararı ayar tutturma işinde o kadar da becerikli değilseniz... Sorun var demektir.

Zaten planladığınız şeyin dışında bir şey ile karşı karşıyasınız dedik ya, hayat denilen şey yani...
Benim gibi önce eczacı olmak istemissiniz, sonra bari asker olayım derken, kendinizi teknoloji dünyasının içinde bulmuşsunuz. Şimdi ne üniforma var, ne de rafta müşteri bekleyen bir dolu soğuk algınlığı ilacı.

Peki kendi planladıklarımdan bir kaçını bu başıma gelen şeye nasıl adapte edeceğim şimdi? Ya da edebilmiş miyim acaba?

Yıllar öncesiydi.. Kendi işimi kurduğumda, Bilgisayar dünyası henüz gelişme safhasındaydı. Müşterilerim beni hep "markacı" diye tanıdılar. Daha ucuz olmasına, hatta daha çok kâr getirmesine rağmen bu duruşumu bozmadım ve o zamanın tabiri ile "toplama" bilgisayar işine girmedim. Genelde marka bilgisayar sattım.
Müşterilerimin gözünde hep bu üniforma vardı üzerimde.

Ayrıca hiç bir zaman çözüme gerçek katkısı olmayan bir cihazı sırf para kazanayım diye satmadım. Her zaman ihtiyacın gerektirdiği doğru ürünü ihtiyaç olunan miktarda teklif ettim. Önerdiğim ürün ve hizmetler her zaman müşterimin derdine deva oldu, baş ağrısı değil.
Tıpkı bir eczacının size tavsiye edeceği soğuk algınlığı ilacı gibi.

Peki siz neler yapıyor, neler katıyorsunuz yaşadığınız hayata?
Yaşadığınız hayat planladıgınız şey değilse eğer, içine hiç değilse arzu ettiğiniz tadlardan yerleştirmeyi deneyin.
Hukuk fakültesine giremediyseniz de yasaları okuyun, öğrenin, tatbik edin.

Üniversiteye gidip öğretmen olmayı hayal ederken, kendinizi evli, iki çocuk sahibi bir anne olarak bulduysaniz, Öğretmenliğe kendi çocuklarınızdan başladığınızı varsayın.

Ve unutmayın, ikinci bir fırsat her an önünüze gelebilir, ve arzuladığınız şeye hala aynı inanç ile bakıyorsanız ulaşabilirsiniz.

80'li yıllarda kendisi IT sektöründe, eşi ise eğitim sektöründe çalışan üstelik bir de kızları olan değerli bir arkadaşım, eşi ile beraber otuzlu yaşlarının sonlarına doğru Hukuk fakültesi diplomalarını alıp keplerini havaya uçurdular.

Yani diyeceğim o ki; Planladığınız şeyleri yapamadığınız için üzülmek yerine yeni bir fırsat ile en azından ikinci bir şansınız olacağına ilişkin inancınızı asla yitirmeyin.
Yaşadığınız şeyi daha sevilebilir hale getirmeye çalışın.
Hobilerinizi geliştirin,
Hayallerinizin üzerine gidin.
Bunları yapmazsanız tatsız ve tuzsuz bir hayat yaşamak zorunda kalırsınız.
Böylesi bir durumun ise ne size ne de çevrenizdekilere yarar getirmeyeceğini, aksine sorun ve şikayetleri çoğaltacağını da unutmayın.
Sanırım "Sana hayatta başarılar!!" temennisini anlamaya başlıyorum yavaş yavaş.

Timuçin Gökdemir

Temmuz - 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder