25 Temmuz 2010 Pazar


İşte koşulsuz sevgı dedıklerı böyle birşey...!
Öylesine sarılır ki anne oğluna Dünyadan kopar o andaççç Keza oğul da annesinin boynuna sarılırken kalan herşeyi geride bırakmıştır....
Sevginiz hep böyle kalsın, Tüm dünyaya örnek olsun...
Posted by Picasa

21 Temmuz 2010 Çarşamba

İş yerinde Stres III

İşyerinde stresi altetmenin yöntemleri hakkındaki yazı dizimin 3 üncüsünde iki ayrı konuyu ele alacağım.

İlki bir kaç adım ilerisini düşünmek üzerine. İş hayatı aslında satranç oyunu gibidir. Satranç'ta olduğu gibi iş hayatımızda da bir kaç adım ilerideki hamlemizi düşünerek hareket etmemiz gerekmektedir. Burada basit bir öngörülü bir bakış açısı içerisinde bulunmaktan bahsetmiyorum, daha ileriye bakmalı, uzgörü sahibi olmalısınız.

Bu düşünüş biçimi olası problemleri önceden tesbit etme fırsatını verdiği gibi, hem problemi hem de olası stresli durumu ortadan kaldıracak hareket kabiliyetini oluşturmanızda baş yardımcınız olur.

Sattığınız ürün ile ilgili en sık karşılaştığınız "çözümlenebilir" sorunları yaşadıkça bir liste haline getirip, bu listeyi ve çözüm yollarını bir kaynak olarak her yeni musterinize sunmanız uzgörülü bir düşünüş biçiminin stres azaltıcı bir örneğidir. Günümüz iş hayatında işletmeler, müşteri memnuniyeti kapsamında bu düşünüş biçimini temel hedef edinmiş ve kaynaklarının ciddi bir bölümünü bu bağlamda harcayıp problemleri önceden belirlemek ve arzu edilen süreden önce çözmek anlayışına yönelmişlerdir.

Stresi azaltacak bir başka davranış biçimi ise bahaneler yerine işleyişe eski tabir ile icraat'a yoğunlaşmaktir. İş hayatında her zaman aksilikler olabilir. Kendimizden veya başkasından dolayı, bir araç veya cihazın yarattığı sorunlardan dolayı kabul edilebilir ölçülerde gecikme her zaman söz konusu olabilir. Bu gecikmeler ise doğaldırki stres yaratabilir. İşte bu noktada stresi azaltmanın en önemli yollarından bir tanesi durum değerlendirmesinde edindiğiniz tavrı belirlemektir.

Bu durum değerlendirmesini yaparken eğer gecikmeyi açıklamak için harcadığınız süre aldığınız mesafeyi dile getirmek için kullanacağınız süreden uzun ise orada stresli bir durum olduğundan bahsetmek abartı olmaz.

Düşünsenize; amirinize bir durum raporu veriyorsunuz, rapor baştan sona aksamanın neden olduğunu, temel nedenin hangi etmenler olduğunu içeriyorsa bu raporun temel tartışma platformu da söz konusu aksaklıklar ve sebepleri olacaktır. Ancak aksaklıkları kısa bir kaç cümle ile açıklayıp, kaydedilen ilerlemeleri detayları ile öne çıkardığımızda konu bir sonraki adımın nasıl atılacağına doğru kendiliğinden yönlenir.

Daha net bir yaklaşım ile bahaneler ile boğuşmak yerine ne kadar yol aldığınıza bakıp, kalan yolu nasıl ve hangi biçimde tamamlayacağınıza odaklanmalısınız. Öte türlüsü arabayı içeriden itmeye benzer. Aynı eforu harcadığınız halde bir adım bile ileriye gidemezsiniz. Bu konu ile ilgili olarak özellikle Türk halkına verilebilecek en güzel örnek rahmetli Turgut Özal'ın o zamana değin hiç alışılmamış biçimde televizyon ekranlarına geçip hükümet olarak katettikleri yolu anlatması olabilir. "İcraatın İçinden" ismini verdiği bu özel hazırlanmış programlar sayesinde bir yandan toplumu stresten arındırmaya çalışıyor diğer yandan ise olumlu düşünüş platformları yaratıyordu.

Şimdi siz de yaşadığınız sorun ve aksilikleri "kısaca" gözden geçirip, ne kadar yol katettiğinize "etraflıca" bir bakın.

Ve hemen ardından stres yükünden uzak olarak odaklandığınız sonuca en kısa yoldan, en verimli biçimde nasıl varacağınızın planlarını tamamlayın. Haydi kolay gelsin!

Hata mı, Yanlış mı? Yoksa yanlış hata mı ?

Bir hata onu düzeltmeyi beceremediğiniz durumlar dışında "yanlış" haline gelmez.

Bu söz bana ait değil, John F. Kennedy söylemis. (An error does not become a mistake unless you fail to correct it.)

Aslında hiçbirimizin inkar edemeyeceği, insani yanımızın en önemli öne çıkış noktalarından biridir bu "hata yapma" olgusu. Onu duzeltemeyişimiz ise hatanın oluştuğu çemberdeki yetersizliğimizin veya basiret eksikliğimizin belirgin bir sonucudur. Ben böyle durumların tanımlaması için "yanlış hata" yakıştırmasını kullanırım.

Bana göre insan (doğal yapısı gereği) binlerce hata yapabilir hayatı süresince. Bunların her biri, her defasında kabul edilebilir bir hata olarak tanımlanmalıdır.

Ancak aynı hata ikinci kez yapılmışsa eğer!! işte bu üzerinde düşünülmesi gereken bir durum halini alır artık. Yoksa hatayı yapıyor, ardından bu hatayı hem telafi ediıyor, hem de gereken dersi alıp, aynı hatanın bir kez daha oluşmaması için önlemlerinizi alıyorsanız; yaptığınız tüm o hatalar size hayat tecrübesi adı altında çeşitli meziyetler katacaktır.

Eh! Kimsenin de buna diyeceği birşey olmamalı.

Bir de tersi durum sözkonusu tabii. Hatayı yaptık, ancak duzeltemedik. O veya bu sebep farketmez, artık bir yanlış'in içinde olduğumuzu söylemek abartı olmaz.

Eğer aynı hatayı düzeltmiş olalım veya olmayalım yine farketmez; yeniden yapıyorsak işte o vakit benim tanımlamam gelir gündeme: "yanlış hata!"

Hata yapmamaya özen gösterin. Yanlış hataya ise sakin ha düşmeyin. Bu size her nerede olursanız olun puan kaybettirir, farkında olmazsınız belki ancak pahalıya mal olur.

Aklıma gelmişken pencerenin bir de diğer tarafından bakacak olursak eğer, bir yandan yanlış hata'da ısrar edenlere tepki göstermeye devam ederken, öte yandan bu hatalarını algılayıp düzeltme yolunda doğru adımlar atmış olanlara da saygı ile yaklaşıp, ön yargılı bakış içerisinde olmamalıyız.

Aksi halde bizim de bir hata içinde olduğumuzu söylemek sanırım hata olmaz.

Yazımı bitirmeyi düşünürken aklıma bir başka ünlü söyleyiş geldi ; whatever works doesn't always work!

Ancak bu cümle üzerine biraz düşünmem gerekecek sanırım. Tam anlamı ile Türkçe'ye çevirmek bile çok basit değil zira.

Olsun! Bir dahaki yazım için konu hazır hiç değilse.

Timucin Gokdemir
17 Temmuz 2010, Dünya Gazetesi