Çılgınlık pişmanlığın kareköküdür.
Bir çılgınlık yapayım dersiniz, adı bu ya! Çılgınca birşey işte, aklınıza düşüverir, yapmadan da yakanızı bırakmaz. Beyninizin içini kemiren bir kurt gibi varlığını her zaman hissettirir.
Ya sonra ? Tamamı için geçerli olmamakla birlikte kimi kez bu çılgınlıklardan duyduğumuz haz'dan çok daha uzun sürer pişmanlıklarımız, hatta belki acılarımız.
Şimdi dudaklarınızı okuyor gibiyim; "Ne yani? Tekdüze bir yaşam, ot gibi bir hayat mı sürelim? Hiç heyecan yaşamayalım mı? Bu kadar tutucu değilim tabi ki. Yazımın amacı da bu duyguyu vermek değil zaten. Sadece size vereceği heyecanı, zevki, gururu, keyfi.... adını siz koyun herneyi ise; ne kadar tadacağınızı düşünürken sonrasını da düşünün. Acaba hiç pişmanlık duyacak mısınız, veya siz veya başkaları üzülecek mi ? Hatta sonuc ne kadar keyif verici veya gururlandırıcı olursa olsun, size veya başkalarına zarar verecek bir sonuç mu çıkacak ortaya? Unutmayın eski bir söz vardır ; Zevk ve keyif veren bir çok sey ya sağlığa zararlıdır ya da ahlak'a mugayir.
Yok, benimki bu türden değil deseniz bile tavsiyem bir kez düşünün. İngilizcede buna “proactive thinking” deniyor. Aksiyon’un yaratabileceği komplikasyonları hesap etmek ya da bu amaçla önceden sonuç değerlendirmesi yapmak anlamında birsey yani.
Aslında yaptıklarımızın sonuçları sadece bizim aksiyonlarımız ile vuku buluyor olsa idi, belki de bu "önceden bir düşünelim" gerekliliği hiç olmayacaktı. Ancak ne yazıkki dış etmenler ve aklımızın (belki o an için ) yetmediği diğer faktörler her zaman sahnede başrolü bizimle paylaşırlar. Kimi zaman başarımızın bir parçası olarak, çoğu kez ise gerçek galip, ancak baş düşmanımız olarak.
Yakın bir arkadaşım kayak yapar. Her geçen yıl daha da guzel kayıyor, ve her yeni sezonda daha dik yamaçlara yöneliyordu. Birgün pek bilmediği bir pistte, en zor iniş yolunu seçip, hiç tecrübeli olmadığı, ancak cok heyecanlı olacağını düşündüğü agaçlıklı bir kulvardan inmeye karar verir. Sonuç kendi tanimlamasi ile "muhteşem zevkli, ancak kat be kat fazlası ile acılı" olmuş. Ağaçlar arasından hızla slalomlarını devam edip kayarken sonlara dogru bir ağacı ıskalayamamış. Agaç ile bütünleştikten hemen sonra momentumunun şiddeti onu öteki ağaca savurmuş. Hikayenin sonundaki görüntü kırık bir bacak ile yine kırık bir kaç kaburga kemiği idi. İşinden gücünden uzakta yatalak kaldığı sürelerdeki kayıpları ile beraber sanırım 30 bin dolar kadar bir ziyan. Haa ! En az 3 sezon kayak yapamayacak olması da bonus.
Hadi bu kendine zarar. Ya zampara olanına ne demeli.!! Adam evlidir, bir kacamak yapayim der, yapar da! Ancak ne varki; minareyi çalan kılıfını hazırlamalı atasözünü unutur, yada beceremez bir kılıf hazırlamayı. Sonuç tahmin edeceğiniz üzere kanlı olmayan ama bir faciadir. Hikayenin bana yansıyan en son bölümü cok belirleyici bir dert yanıştı... Adam "yahu şu çektiğim ızdıraba bak! Hem de ne uğruna..! " cümlesi ile pişmanlığını ve ızdırabını ayni kılıfa sığdırabilmişti.
İş hayatına dönelim. Bizimle aynı sokakta oturan komşularımızdan birinin liseyi henüz bitirme aşamasında olan bir oğlu vardi. Çocuk bir kaç yıl önce vefat eden babaannesinden sonra annesi ile birlikte bir hayat sürüyordu ben tanıdığımda. Lisenin bitişinden kisa bir sure sonra çocuğu görmez oldum, çöpleri annesi atıyor, hatta çimleri bile kadıncağız kesiyordu. Birgün nerede senin delikanlı diye soracak oldum. Bir söyle, bin Ah! işit misali başladı anlatmaya. Çocuk özgürlük diye haykırarak başka bir eyalete calışmak için gitmeye karar vermiş. Annesi ne yapmişsa vazgeçirememis. Çocuk gitmiş, mutluluk ve heyecan dolu iki haftadan sonra istediği işi bulamayınca, ve annesi de kendi seçimin diyerek onu kaderi ile başbaşa bırakınca kendisini karın tokluğuna ancak calışabildiği bir çalışma kampında bulmuş. Evine dönebileceği uçak parasını biriktirebilmek için oldukça uzun bir zaman bu kampta çalışmak zorunda kaldı. Şimdi ise 35 km batıdaki büyükşehre (Toronto) bile gitmek istemiyor. Başlangıçta verdiği yanlış tek bir karar yüzünden şimdi kimbilir hangi fırsatları kaçırıyordur.
Benim bu konudaki felsefem sanırım başka bir makaleye başlık dahi olabilir; Her zaman derim ki, sonuçlarına katlandığınız sürece istediğiniz herşeyi yapabilirsiniz.
Yani pişman olacaksanız kalkışmayın bile.
Son söz; Tüm yazdıklarımı tekzip ettiğimi sanmayın sakın, ancak yine de diyorum ki; Adrenalin iyidir, üstelik sonunu düşünen de kahraman olamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder